MİLLİ
İRADE Mİ!?...
Mak. Yük. Müh.Ahmet YALVAÇ
Sevgili Anayurt Okurları, burada Milli
İrade Halkın İradesi anlamında kullanılmaktadır. Milli İrade, ya da Halkın
İradesi ise; Türkiye Cumhuriyetine vatandaşlık bağı ile bağlı olan insanların
kendilerini yönetecek olan Siyasileri seçmesine diyoruz.
Tabi ki Milli İradenin oluşması için
siyasi partiler kuruluyor, bu partiler plan, proje ,eylem ve söylemleri ile
Halkımızı etkileyerek, onlardan oy istiyorlar, aldıkları oy oranında
çıkardıkları milletvekilleri sayısı ile, Halkın İradesini temsil ediyorlar. Bu
itibarla en çok milletvekili çıkaran siyasi parti İktidar oluyor; Devlet
Mekanizmasının işletilmesinde önemli bir avantaja sahip oluyor.
Biz burada, siyasi partilerin,
özellikle seçim dönemlerinde, Halkın oylarını almak için bol keseden vaatlerde
bulunduklarını, bilhassa da İktidardaki siyasi partilerin, yeniden seçilebilmek
için, Devletin maddi, ve manevi imkanlarını da, sonuna kadar kullanarak daha
avantajlı duruma geldiklerini söyleyebiliriz.
Bu itibarla siyasi partilerin,
Halkımızı yanıltarak, Milli İradeyi yanlış yönde tecelli ettirdikleri üzerinde
durmak istiyorum.
Adalet ve kalkınma Partisi AKP nin üst
üste üç dönem seçim kazanmasının sebebini başka faktörlerde olmasına rağmen,
Devletin maddi imkanlarını da kullanarak, patates, soğan, makarna, yağ, şeker,
kömür gibi yiyecek ve ihtiyaç maddelerini dağıtmış olması, herkese Yeşil kart
dağıtması, arada bir, özellikle Güney Doğu Bölgesinde, çocuk başına 40-50 TL
gibi para vermesi…vs gibi uygulamalar, önemli bir faktördür.
Bu itibarla AKP nin aldığı oyların
önemli bir kısmı, Devletin maddi imkanlarının da, siyasi çıkar için
kullanılarak, satın alınan oylardır
.Aslında bu durumu, Halkın İradesi olarak ta adlandıramayız.
Aslında bedava dağıtılan kömürler,
Devletin parası ile de alınmış değil; Bu paralar, elektrik ve doğal gaz
faturalarına yansıtılarak, başkalarının sırtına yüklenmiştir. Bu gibi konulara
elektrik ve doğal gaza yapılan zamlar konusunda değinmiştim. Aslında İktidar
böyle bir yönteme baş vurmakla yanlış ve
haram bir iş yapmış oluyor.
2 Nisan 2009 Yılında, CEM-TV de,
İstanbul Teknik Üniversitesinden bir Profesörle birlikte çıktığımız bir Enerji
Programında da, bedava kömür dağıtımını gündeme getirdiğimde, Program sunucusu
bana şöyle bir soru yöneltmişti; Sosyal bir Devlet Yönetiminde, Hükümet bedava
kömür dağıtamaz mı? Ben de dedim ki, elbette dağıtabilir. Ama Hazinede
karşılığı olmadan dağıtılan kömürler, elektriğin pahalanmasına neden
oluyorsa,bu yüzden iş yerleri kapanıp, insanlar işsiz kalıyorsa, bunu yardım
olarak telakki edemeyiz.Demek istediğim husus şudur:
Eğer, Devletin normal gelir
kaynaklarından temin edilen paralardan, bu gibi yardımlar için ayrılabilen
meblağ varsa, ancak bu miktar ölçüsünde kömür yardımı da yapılabilir.
Hükümetin siyasal çıkar amaçlı
savurgan politikalarının sonucu zam olarak; dürüst, çalışan, vergisini, borcunu
ödeyen vatandaşlarımızın sırtına yükleniyor.
Doğal gaz ve elektriğe gelen zamlarla
ilgili olarak çktığım Televizyon programında söylediklerim, ve ondan sonra
yazdıklarımda da vurguladığım bazı hususları, bura da tekrarlamak istiyorum.
Eğer Muhalefet Partileri bu
bilgileri kullanırlarsa, gerekli araştırmaları da yaparlarsa, AKP İktidarı,
doğal gaz ve elektrik konusunda yapılan yanlış, ya da maksatlı işlerin altından
kalkamaz, ve bizler de daha ucuza doğal gaz ve elektrik kullanmış olacağız.
Siyasal çıkar amaçlı, maksatlı ,ya da yanlış işlerin
boyutunun ne kadar büyük olduğunu, ancak Muhalefet Partilerinin bu gibi
konularda yapacakları çalışmalarla, ya da bir İktidar değişikliği sonucunda
öğrenebileceğiz.
Bu gibi yardım malzemeleri ile nakit para alanlar, bu yardımların
kaynağını sormalıdırlar.
Yoksulluğun diz boyu olduğu, ya da
Halkın önemli bir kısmının beleşe alıştırıldığı bir toplumda, Demokrasiden de
bahsedilemez, bu gibi insanların oyları ile iş başına gelen Hükümete de, Halkın
İradesi denemez.
Halkın İradesinin doğru olarak Meclise
yansıyabilmesi için, Halkımızda gazete ve kitap okuma oranının yüksek olması,
yüksek öğrenim görenlerin oranının yüksek olması; sonuç olarak; Halkın kültür
seviyesinin yüksek olması, Hükümetleri iyi denetlemesi gerekir diye de
özetleyebiliriz
Eğer bir Başbakanın eleştirilere
tahammülü yoksa, hendisini eleştiren
bazı yazarları, Hükümeti devirmeye çalışıyorlar deyip hapse attırıyorsa, yandaş
yazılı ve görsel basının yönlendirmesi ve yaşananları saptırması ile, Toplum
bir abluka, bir kuşatma altında bulunuyorsa, Demokrasiden de bahsedilemez,
Halkın İradesinden de bahsedilemez.
İşte Batı toplumları ile aramnızdaki
fark burada!
Hükümetin, kendisini sürekli İktidarda
kalmak için yaptığı çalışmaları, yasal ve Anayasal düzenlemeleri de,
Demokrasimizin geleceği için tehlikeli girişimler olarak nitelendiriyorum
Böyle bir oırtamda yaşananları ne
Demokrasi diye adlandırabiliriz, ne de Halkın İradesinden bahsedebiliriz.
Bu bölümde, zamanın el verdiği ölçüde,
Hükümetin şeçim kazanmaya yönelik, seçim sisteminden de bahsedeceğiz.
SİYASİ PARTİLERİN UYMAK ZORUNDA
OLDUKLARI YASAL YÜKÜMLÜLÜKLER
Türkiye Cumhuriyeti, Demokratik, Laik,
Sosyal bir Hukuk Devletidir. Bu nedenle Milli İradeyi şöyle tanımlamak daha
doğru olur:
Türkiye Cumhuriyetine vatandaşlık bağı
ile bağlı olan insanların, belirlenen süre içerisinde, kendilerini yönetecek
olan milletvekillerini seçmelerine, ve daha fazla milletvekiline sahip olan bir
siyasi partinin, Ülkemizi yönetmesine Milli İrade diyoruz.
Milli İradenin tecellisi olarak seçilen
Milletvekilleri, ve oluşturulan Hükümet, Türkiye Cumhuriyetinin mevcut Anayasa
ve kanunları dahilinde seçilmişlerdir. Mevcut Anayasaya ve kanunlara uyacaklarına, bağlı kalacaklarına da,
Mecliste namus ve şeref üzerine yemin ederek göreve başlamışlardır.
Bu itibarla seçilen Milletvekilleri ve
İktidara gelen bir Siyasi partiden de, ettiği yemine sadık kalarak, ,Devletin
işlerini yürütmesi, Halka hizmet vermesi, Hayatı daha yaşanır hale getirmesi
istenir. Bunun aksine hareket ederek, Rejimi değiştirmeye, kendi siyasal
amaçları doğrultusunda bir yönetim oluşturmaya değil!...Bu gün, Halkımızın
önemli bir kesimi böyle bir korku ve endişe içerisinde yaşamaktadır.
Mevcut Anayasa ve kanunlar çerçevesinde
Milletvekili seçilip, yemin ettikten sonra, ve Hükümet olduktan sonra, nasıl
olurda, mevcut Anayasa ve kanunların dışına çıkılmak istenebilir!?...Böyle bir
durum, ancak Takye yapmak istemekle oluşabilir.
! Türkiye Cumhuriyeti Devleti, yüzünü
Batıya çevirmiş, tamamına yakını Müslüman olmasına karşın; yönetim biçimi
olarak kendisine Laik, Demokratik ve bir Hukuk devleti kurallarını yönetim
şekli olarak benimsemiştir. Bunun aksine hareket etmek, Dini kuralları Devlet
idaresinde hakim kılmaya çalışmak, Anayasal bir suçtur, Cumhuriyetimizin bekası
için bir tehlikedir.
Ben bu vesile ile bir tecrübemi burada
Sizlerle paylaşmak istiyorum
Ben özel sektörde çalıştım, 30 Yıla
yakın Devlette çalıştım. Sağcı, solcu, milliyetçi, DİNCİ İktidarlar gördüm, bu
gibi değişik görüşteki insanlar tanıdım, onlarla çalıştım İş yapma ve uygulama
konularındaki kanaatim şudur:
Kişisel düşünce, yada, mensubu olduğu
siyasi görüşünden dolayı, diğerlerinden daha çok çalışan, her şeyi daha iyi
bilen birisine hiç rastlamadım. Herkes ancak, bir konudaki eğitimi, bilgisi,
ve tecrübesi ölçüsünde faydalı
olabiliyor. İş yapmanın, bir konuda uzman olmanın, Dinle, İmanla, siyasi
görüşle bir ilgisi yok.
Eğer Din ve Dindarlık tek başına
yeterli olsaydı, Dünyamızdaki Müslüman toplumlar, Almanya, Fransa, İngiltere,
İsveç, Norveç, Amerika Birleşik Devletler, Japonya…vs gibi devletlerden daha
ilerde olmaları gerekirdi; bunu bilmiş olalım
Bu gün eğer, İslam ülkeleri arasında,
Devlet idaresi,yaşam biçimi, insan hakları, teknik, ekonomik..vs gibi
alanlarda, uygarlık yolunda daha iyi bir konumda isek; bunu Devletimizin
kuruluş felsefesine, ve bu sistemi kuran Mustafa Kemal ATATÜRK, ve onun
Arkadaşlarına borçluyuz.
Bu itibarla başta Mustafa Kemal ATATÜRK
ve Silah Arkadaşlarını bilinçli bir şekilde küçük düşürme çabalarını,
Halkımızın kafasını karıştırmaya çalışılmasnı, bu konuda hayli bir yol alınmış
olunmasını da, tehlikeli bir gidişat
olarak görüyorum
Bir Hafta-on Gün kadar önce birkaç
gazete de şöyle bi haber okudum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi TBMM nin
Dikmen kapısından bir vatandaşımız, boynunda ATATÜRK resmi ile, ATATÜRK ün
sözlerinin basıkı olduğu bir atkı ile,içeri girmek istemiş.Ama kapıdaki
polisler tarafından,bu atkı siyasi bir simge olduğu gerekçesi ile içeri
alınmamış!
Şimdi Yetkililere soruyorum; buradaki
polis, ya da polisler hakkında ne gibi bir cezai işlem yapılmıştır?, acaba bu
polis, ya da polisler bir yerlerden bir talimat, ya da setsek almadan, böyle
bir girişimde bulunabilir mi!?
Mustafa Kemal ATATÜRK, bu Devletin
kurucusudur, onun iİlke ve İnkilapları bizim resmi ideolojimizdir. Acaba ne
zamandan beri ATATÜRK ün resmi,fikirleri suç olmaya başlamış!?
Meclis girişinde buna benzer başka
örneklere, engellemelere aynısı olmasa da, bende şahsen çok rastladım, ve onun
için daha fazla konuşmak istemiyorum
Eğer, Siyasal İktidar açık hükümlere
rağmen, Anayasa ve kanunları hiçe sayarak, yoluna tam gaz devam edebiliyorsa,
kendi amaçları doğrultusunda hayli yol almış demektir .Bu da ançak, Devlet
mekanizmasının tamamen ele geçirilmesi ile mümkündür Halkımızın endişesi de
buradan kaynaklanmaktadır.
İleri Demokrasi adı altında yapılan
takiyeleri, Batı standartlarında gelişmiş olan sanayi devletlerinden örneklerde
verilerek, daha önce 20 makale halinde, Siz saygı değer Okuyucuların hizmetine
sunmuştum. Bu itibarla bu gün gelmiş olduğumuz noktanın, değil İleri Demokrasi,
Demokrasi ile de uzaktan, yakından bir ilgisi yoktur.
Batı standartlarında gelişmiş ülkelerde,
örneğin Almanya, İngiltere, Fransa, Hollanda, İsveç, Norveç, Amerika Birleşik
Devletleri ABD de, Anayasa ve kanunların etrafından dolaşarak, mevcut rejimi
değiştirme çabaları, ya da takiye yapma girişimleri asla olamaz, bu gibi niyeti
olanlara da, asla müsamaha gösterilmez, mevcut yasalar dahilinde gerekenler
yapılır.
Eğer yazılı ve görsel medya, Batı
standartlarında gelişmiş olan bu gibi ülkelerden, hükümet çalışmalarına dair,
yazılı ve görsel basında işlenen konulara dair örnekler verirlerse, Halkımızın
Demokrasiden ne anlaşılması gerektiği yönünde önemli bir hizmet vermiş olurlar.
Bu gibi ülkelerde, yönetimler değişse
bile, Devletin politikası, hele dış politikası hiç değişmez.
Bu gibi ülkelerde, ne siyasi partiler, ne
de vatandaşlar, devleti kuranları küçük düşürmeye çalışmaz
Bu gibi ülkelerde siyasi partiler, sadece
ve sadece, halkın sorunlarını çözmeye çalışırlar, yaşamı daha kolay hale
getirmeye, devleti yüceltmeye çalışırlar.
Bu gibi ülkelerde hiçbir kimse, Dininden,
siyasi görüşünden, etnik kökenindn dolayı, hak etmediği yere gelemez
Bu gibi ülkelerde bilgi, tecrübe,
liyakat her zaman ön plandadır. herkes devlet politikaları dahilinde hareket
eder; iktidarlar değişse bile devlet politikası değişmez, işler süreklidir.
Yönetimler, halklarının sorunlarının çözülmesi ve hayatın daha yaşanılır hale
gelmesinde çaba sarfederler.
Bu itibarla bu gün geldiğimiz noktayı,
ve sözde Halkımızın oyları ile gelen Hükümeti, Milli İradenin tecellisi olarak
değerlendirmek te doğru bir yaklaşım değildir.
OYLARIN
SAYIMINDA ESKİ SİSTEME DÖNMEK
Birkaç dönemdir, seçimlerde kullanılan
elektronik sistemin, hariçten bir müdahale ile sisteme girilebilme, birilerinin
lehine oy ilavelerinin yapılabileceği sebebi ile, başta Avrupa devletleri olmak
üzere, Dünya da bir çok ülkede, bu sistemden vazgeçildiği bilinmektedir. Peki
biz hala bu sistemi kullanmaya niçin devam ediyoruz!?
Seçimlerden önce, AKP nin aldığı oyları,
virgülüne kadar söyleyebilmek, acaba neden! Bu hususu sadece anketçilerin
başarısı diye iddia edebilir mi yiz!?
Toplumun bütün kesimlerinden Hükümetin
bir çok uygulamasına tepki yağarken, acaba her defasında oyunu artırarak, üç
defadır nasıl olurda seçimi büyük bir farkla kazanabilir!?
Bu konuda, başta Amerika Birleşik
Devletleri olmak üzere, içeride de, Hükümetin bazı uygulama, ve
yönlendirmelerinin olduğu hususunda iddialar var. Ve bu iddiaları göz ardı
etmek mümkün de değil!
Bu itibarla, mevcut elektronik sistermi
bırakarak, sandıklardan çıkan oyların sayılarak toplanmasında, Türkiye
genelinde birleştirilmesinde, eski sisteme dönülmesinde, en azından önümüzdeki
seçimlerin güvenliği açısından büyük faydalar var! Saygılarımla,
(Anayurt Gazetesi 7 Mayıs 2012 Pazartesi)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder