HALKIMIZIN
BİLMESİNİ İSTEDİKLERİM - 1
Mak.
Yük. Müh. Ahmet YALVAÇ
Sevgili Anayurt
Okurları,eleştirilerimi, önerilerimi, toplumsal tahlillerimi, bir süre bu
başlık altında sizlere sunmaya, kaldığımız yerden devam edeceğim
Öncelikle şu hususu tekrar vurgulamak
istiyorum:
Adalet ve Kalkınma Partisi AKP,
iktidara geldiğinden bu yana, nerede ise her hafta, başka bir gündem yaratarak,
toplumu sürekli germekte, ve böylece toplumun dikkatini başka tarafa çekerek,
asıl sorunları unutturmaya çalışmaktadır.
Uygulamaları ile, eylem ve söylemleri
ile kesin olarak görülmüş ve anlaşılmıştır ki, AKP nin asıl amacı; mevcut
Anayasa ve kanunlar çerçevesinde Hükümeti idare etmek, ve bu çerçevede
Vatandaşlarımızın günlük hayattaki sorunlarını çözmek, yaşamı daha kolay hale
getirmek değildir
AKP nin amacı; Cumhuriyet ve dolayısı
ile de demokrasinin sağladığı hak ve imkanlardan yararlanarak ,kendi
düşüncesinde İslami kuralların geçerli olduğu bir rejim yaratmak!
Yine görülmüş ve anlaşılmıştır ki; AKP
İktidarı, kapatılma davasında, Anayasa Mahkemesinin gerekçeli kararında; AKP
İktidarının eylem ve söylemleri ile ,Anayasanın Laiklik ilkesini ihlal ettiği
sonucuna varmasından gereken dersi almamış,ve almak niyetinde de değil.
Öylesine kötü bir zaman yaşıyoruz ki,
ekonomik sorunları, hayat pahalılığını..her şeyi unuttuk; Ülkesini seven aklı
başında olan hiç bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, gidişattan hiç memnun değil
Türkiye Cumhuriyeti bu gün bölünme
tehlikesi ile karşı karşıya! Amerika Birleşik Devletlerinin talebi, ve AKP
iktidarının da işbirliği ve uygulaması ile, bu gün komşularımızla ilişkilerimiz
ya bozuldu, ya da savaşın eşiğine geldik En büyük endişemiz bu!
İktidar Partisi AKP, kendisi gibi
düşünmeyen vatandaşlarının haklı isteklerini, arzularını , Ülke için duydukları
endişeleri göz önünde bulundurup gerekeni yapacağı yerde; bu gibileri düşman
gözü ile görüp, kendisini devirmeye çalışıyorlar gerekçesi ile her türlü
eziyet, işkence ve haksızlığı reva görmektedir
AKP, Devletin maddi, manevi bütün imkanlarını da sonuna kadar kullanıp, İktidar
yanlısı vatandaş, İktidar yanlısı basın, İIktidar yanlısı İşveren tabakası
yaratarak İktidarda kalmak istiyorsa da; asıl garantiyi daha çok, yabancı devletlerin
arzu istek ve taleplerini karşılamakta görmektedir.Asıl tehlikede burada!
Bu itibarla, bu bölümde güncel
olaylarında ışığı altında karşı karşıya bulunduğumuz tehlikelere dikkat çekmeye
öncelik vermek istiyorum
Yabancı devletler bizim zayıf
yanlarımızı, ya da zaaflarımızı bilyor ve bunu bizim aleyhimize kullanıyor .AKP
de, ne pahasına olursa olsun İktidarda kalmak istiyor.Ve o da, Halkın Din
duygularını istismar ediyor ve kendi çıkarları doğrultusunda kullanıyor.İşte bu
itibarla karşı karşıya bulunduğumuz tehlike çok yonlü ve çok büyük.Aynı ölçüde
işimiz de çok zor.
Zorluk, biraz da Toplumda gazete okuma
oranının düşük olmasından, yazılı ve görsel basının da, İktidarın baskı ve tehdidi altında
olmasından kaynaklanmaktadır.
Trımda, hayvancılıkta
sanayide,sağlıkta, ekonomide, iç ticarette, dış ticarette..vs gibi konularda
mevcut sorunlarımızı çözüp, gelişmiş ülkelerin seviyesine nasıl çıkabileceğimiz
hususunda tahlil ve önerilerimi sizlere sunmaya devam edeceğim ama önce
güvenlik!
Başbakan Sayın Recep Tayyib ERDOĞAN, ve
Onun Partisi AKP, üçüncü kez seçim kazanmış olmanın sarhoşluğu içinde.İleri
Demokrasi Kavramını dillerinden düşürmüyorlar ama, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Milli Eğitim Gençlik ve Spor Komisyonunda, Orta Öğretimde 4+4+4 Sisteminin
görüşülmesi sırasında, Muhalefet Milletvekillerine konuşma hakkı bile
vermediler, itiraz edenler darb edildi Bütün itirazlara, kavgaya rağmen bu
tasarı AKP Millet vekillerinin oyları ile alel acele kabul edilerek Meclise
sunuldu
Tüm eğitimciler, ve Halk,bu yasa
dolayısı ile Türkiye genelinde eylemde. Her taraf polis kaynıyor.Polis
göstericilere orantısız güç, çop, biber gazı..vs gibi her türlü şiddeti
uygulayabiliyor. Peki, değil İleri Demokrasi; Demokrasi bunun neresinde..!?
4+4+4 Yasası bütün itirazlara, eylemlere
rağmen Meclise sevkedildi, orada da kavgalı, gürültülü oturumlardan sonra 295
oyla kabul edildi Bu Sayı AKP Milletvekillerinin sayısından bile az.
Eğer, Milliyetçi Hareket Partisi MHP
destek vermeseydi, demek ki, tasarı kanunlaşmayacaktı.
Kabul oyları, AKP nin kendi
Milletvekillerinin sayısından bile az olduğuna göre; demek ki AKP
Milletvekillerinin içinde bile, bu Kanuna muhalefet eden, fayda getireceğine
inanmayan çok sayıda Milletvekili var.
CHP son çare olarak, bu kanunu Anayasa
Mahkemesine götüreceğini söyledi. Ve şimdi gözler, Sayın Cumhurbaşkanının bu
kanunu veto edip, etmeyeceğinde.
Aslında bu kanunun tasarısının
Komisyonda Muhalefet Milletvekillerine söz hakkı verilmeden, tartışılmadan,
alel acele kabul edilmesi; prosedür tamamlanmadığından yok hükmünde olan bir
karardır. Bu itibarla, yok hükmündeki bir Komisyon kararının Meclise sunulması,
ve de kabul edilmesi de, aslında yok hükmünde bir kanundur.
Peki, bu kadar ısrar, bu kadar aceleye
getirme, her yola baş vurma niye !? Eğer İktidar Partisi, her önemli konuda
böyle kavga çıkartıryorsa, Yurtta sulh ve sükunu nasıl sağlayabilir? Diğer
önemli konularda söylediklerinin doğru olduğuna da nasıl inanacağız!?
Büyük tartışmalar, kavgalar, gürültüler
neticesinde kabul edilen bu kanun kadar önemli olan bir konu daha var: MHP bu
kanun tasarısının oylamasında neden evet oyu verdi? Daha önceleri de MHP zor
zamanlarda hep AKP ye Can Simidi oldu.
Aslında Adalet ve Kalkınma Partisi AKP,
İktidara gelmesini de MHP ye borçlu. Eğer MHP Lideri Sayın Devlet BAHÇELİ, 2002
Yılında kimseye danışmadan bir erken seçim kararının alınmasına vesile
olmasaydı, koalisyon Hükümeti bozulmayacak ve sonuçta AKP İktidar olamayacaktı.
Buradan şu soruyu sormak lazım: Acaba
Sayın Devlet BAHÇELİ, her defasında AKP yi neden kurtarıyor; yoksa bizim
bilmediğimiz başka şeyler mi var?
Aslında çoğu MHP liler, Sayın Devlet
BAHÇELİ den dolayı MHP ye tepkili. 12 Haziran 2011 Milletvekili seçimlerinde,
MHPnin seçim barajı altında kalma ihtimali bile vardı.Adlet ve kalkınma Partisi AKP nin önünde set
oluştursun diye, Merkez Sağdan, hatta CHP tabanından MHP ye oy takviyesi
yapıldı. Ama bundan sonra ki seçimde MHP nin işi çok zor.
18 inci 19 uncu ve 20 inci makalelerde
4+4+4 sistemini detaylı olarak incelemeye çalışmış, bir çok belirsizliklerin
olduğuna işaret etmiş, detayların sonradan ortaya çıkacağını şöylemiştim.
Nihayetinde öylede oldu.
Bu tasarının Mecliste tartışılması
esnasında gördük; sonradan Tasarıya ilave yapıldı; Kur an-ı Kerim Mealinin ve
Hazreti Muhammed in hayatının Orta Okul ve Liselerde seçmeli ders olarak
okutulması eklendi ve tasarı bu hali ile kabul edildi
Bu yapılanlardan da anlaşılacağı
üzere, AKP nin asıl amacı Eğitimde
kalitenin yükseltilmesi değil; kendi amaçları doğrultusunda bir genç nesil
yetiştirmektir. Bu itibarla, bu yasaya karşı çıkan Eğitimcilerin, Sivil Toplum
Örgütlerinin ve Cumhuriyete ve onun Değerlerine sahip çıkan duyarlı
vatandaşlarımızın samimi eleştirilerine, tepkilerine, yaptıkları eylemlere
kimsenin kızmaya da hakkı yoktur.
BÖYLE BİR EĞİTİM YASASI ÇIKARTILMASINA
NE ZAMAN VE NİÇİN GEREK DUYULDU?
13 Mayıs 2011 tarihinde Eğitim
sistemimiz ve sorunları ile ilgili olarak, detaylı bir makale yazmıştım. Bu
konuya girmemin asıl nedeni, Öğrenci Seçme Ve Yerleştirme Merkezi ÖSYM de, 2
Yıl üst üste yaşanan sınav skandalı ile ilgili idi
Skandalın detayları çoğu
insanımızın hafızalarında. Konuyu, daha
öncesinden tespit edilmiş bir grup öğrencinin, istenilen Yüksek Öğrenim
Kurumlarına yerleştirilebilmesi için, akla hayale gelmeyen bir tertibin, o
zamanki mevcut yönetim ve ekip tarafından organizeli olarak yapılmış olması
diye de özetleyebiliriz.
Sorun, rüşvet karşılığı olarak işlenmiş
bir suçta değil. Belki böyle bir şeyde vardır ama, asıl amaç İktidar
yanlılarının çocuklarının daha ziyade, yüksek puan gerektiren Mühendislik ve
Tıp eğitimi veren okullara
yerleştirilebilmesine zemin hazırlamak! Malum; İmam Hatip Liselerinden mezun
olanların Dini eğitime ağırlık verilmesinden dolayı, normal Liselerden mezun
olanlara nazaran bilgi seviyelerinin düşük olduğu bilinen bir husus.Sonra bu
gibilere meslek okullarından mezun oldukları için katsayı engeli de var. Ama
skandal sadece İmam Hatip mezunları için hazırlanmışta değil.İşin içinde Cemaat
hesaplarının da olduğu anlaşılıyor.
Sonuç olarak ÖSYM de üst üste yaşanan
skandalı,siyasal bir amaç uğruna, kendi taraftarlarının iyi bir eğitim almalarını
sağlamak için yapılan bir organizasyon, bir suç unsuru olduğunu tekrar
vurgulayalım
Skandal ile ilgili olarak tüm Türkiye
çalkalanırken,ÖSYM nin Başkanı Prof Dr Sayın Ali DEMİR in Savcı tarafından
soruşturulmasına YÖK Başkanı Prof Dr Sayın Yusuf Ziya ÖZCAN izin vermedi, Hükümet te bir şey yapmadı.Ve
ÖSYM Başkanı da yerinde kaldı
Bu itibarla,mevcut ÖSYM sistemi ile
istediklerini yapamayacağını anlayınca, sorunu kökünden çözebilmek için, 4+4+4
Yasasını piyasaya sürdü. Meselenin aslı budur.
İktidardaki AKP Hükümetine oy veren
insanların çoğu, Başbakan Sayın Tayyib ERDOĞAN ın her söylediğini, her
yaptığını doğru buluyor, ona yürekten inan Bu gibiler, hala Sayın Başbakanın
İsviçre nin DAVOS kentinde İsrail Cumhurbaşkanına çektiği ONE MİNUTE nin
sarhoşluğu içinde. Umarın bu gibi vatandaşlarımız da olup bitenleri kısa zamanda anlar!
Saygılarımla,
(Anayurt Gazetesi 2 Nisan 2012 Pazartesi)
HALKIMIZIN
BİLMESİNİ İSTEDİKLERİM-5
Mak. Yük. Müh
.Ahmet YALVAÇ
DOĞAL GAZ VE ELEKTİĞE
ZAM YAPILMASA OLMAZ MIYDI?
Sevgili Anayurt Okurları, doğal gaz
ve elektriği zaten olması gerekenden daha pahalıya kullanıyoruz Bu itibarla
doğal gaz ve elektriğe zam yapmaya gerek yoktu diyeceğim Bu son zamların, İddia
edildiği gibi, döviz kurlarındaki artışla, ya da ham petrolün fiyatının artması
gibi bahanelerin de bir payı yoktur.Biz doğal gaz ve elektriği ucuz mu
kullanıyoruz k,dövizdeki küçük dalgalanmalardan, yada ham petroldeki küçük
artışlardan etkilen miş olalım!?
Eğer Amerika Birleşik Devletlerinin
arzusu ve isteği üzerine; İran dan temin edilen ham petrol, ve doğal gaz
miktarından bir azaltmaya gidilip,azaltılan miktar kadar daha uzaklardan,
sonuçta daha pahalıya ham petrol almak zorunda kaldık ise, ve bu yüzden ham
petrol, ya da, doğal gaz fiyatlarında bir artış oldu ise, bunun sorumlusu AKP
Hükümetidir.
Eğer böyle bir durum söz konusu ise;
uğranılan zararın ambargo konulmasını isteyen devletin, bu zararı tazmin etmesi
gerekir.Ya da, eğer bir Birleşmiş Milletler kararı varsa, o zaman da, uğranılan
zararın bu iş için ayrılan fondan karşılanması gerekir.
Gazete haberlerinden ABD nin arzu ve
isteği üzerine, İran dan temin edilen ham petrol miktarında % 10 luk bir
azaltmaya gidildiğini, ve azaltılan miktar kadar ham petrolün Libya dan
karşılanacağını duyduk.Libya, İran a
nazaran elbette çok uzaklarda. Bu itibarla maliyet artışlarından dolayı, böyle
bir durumda, elbette benzin, mazot, sıvılaştırılmış petrol gazı LPG ile, petrol
menşeli tüm ürünlerde bir artışın yaşanması muhtemel Bundan dolayı ham
petroldeki bir artışın, bütün hayatımızı olumsuz yönde etkileyeceği
kaçınılmaz.!
Elektriğe % 8.1, doğal gaza ise %18.7
oranlarında zam yapılmış olması,aşağı yukarı İran dan azaltılan ham petrol
oranına denk geliyor Ve aynı zamanda İran a karşı ambargo konulması
taleplerine, zararlarımızın karşılanması için bir maddi destek almadığımız
anlaşılıyor.
Uluslar arası ilişkilerde, devletlerin
karşılıklı çıkarları esastır. Peki biz Amerika Birleşik Devletleri istedi
diye,doğal gaz, ve elektriğe niçin daha çok para ödemek zorunda kalıyoruz,
niçin bütün hayatımız maliyet artışları, ya da zamlar yüzünden çekilmez bir
hale gelsin!
Bu konularda Enerji ve tabii Kaynaklar
Bakanı Sayın Taner YILDIZ, ya da Başbakan Sayın Recep Tayyib ERDOĞAN dan
Halkımıza bir açıklama yapmalarını bekliyorum.
DAVOS ta İsrail in Cumhurbaşkanına bir
ONE MİNUTE çekmişti. Birde ABD Başkanı Sayın Barak OBAMA ya ONE MİNUTE çekse nasıl olur!?...
Ben eminim ki, eğer biz komşularımızla
iyi ilişkiler içerisinde olmayı denesek,onlara sırtımızı çevirmesek; doğal gazı
ve ham petrolü daha ucuza temin etme imkanı ortaya çıkar.
Çoğu insanımızın hafızalarındadır;
Başbakan Sayın Mesut YILMAZ
zamanındaydı, biz doğal gazı o zaman sadece Rusya dan temin ediyorduk.O
sıralar Türkmenistan Cumhurbaşkanı Sayın Sapar Murat NİYAZOV, heyecanlanarak,
biraz da sinirlenerek ve üzülerek, Türkiye yi yönetenlere şöyle seslenmişti:
Ruslar bizden aldıkları doğal gazı
sizlere fahiş fiyatlarla satıyorlar, size doğal gazı doğrudan biz çok daha
ucuza verelim!
Ama bu söze itibar eden, her iki
tarafında yararına olan böyle bir teklife Yetkililer maalesef kulaklarını
tıkadılar.Acaba neden!?...
Şu hususu özellikle belirtmek
istiyorum: Bizi Yönetenler, he şeyden önce kendi Vatandaşlarının hak ve
menfaatlerini korumak ve kollamak zorundadırlar; Yabancıların hak ve menfaatlerini
değil!...
Bu gün yaşadığımız tüm sorunların
temelinde aslında, bizleri Yönetenlerin böyle bir tutum ve davranış içinde
olmalarının önemli bir payı vardır.
Bir
defa özellikle şu hususu tekrar vurgulamak istiyorum:
Doğal gaz ve elektrik temel tüketim
maddeleridir Bu itibarla % 18 KDV oranı çok yüksek Dolayısı ile önce bu oran
biraz aşağılara çekilebilirdi Ama Hükümet bütçe gelirlerinin önemli bir kısmını
dolaylı vergilerden elde ettiğinden,doğal gaz ve elektrikten alınan KDV oranlarını
aşağıya çekmez.Bu birinci husus.Diğer önemli hususları da şu şekilde
özetleyebiliriz.
Hükümetin keyfi uygulamaları ve
savurgan politikaları nedeniyle, harcamaların arttiğinı, bütçe açığının artarak
devam ettiğini biliyoruz.Bu itibarla ek kaynak yaratabilmek açısından elektrik
ve doğal gaza zam yaparak, ilave gelir temin etmek istenildiğini de
düşünebiliriz.
Başbakan Sayın Recep Tayyib ERDOĞAN
için, Başbakanlık emrinde kullanılmak üzere, Fransa dan 201 Milyon ABD Doları
değerinde Air Bus tipi lüks bir yolcu
uçağının satın alındığını burada tekrar hatırlatmış olalım.Bu son alınan uçak 7
inci uçak. Daha önceleri Başbakanın ve Cumhurbaşkanının ihtiyaç halinde
kullanması için Ana Ata adında 2 uçak bulunuyordu.. Fazladan 5 yeni uçak almak
niye!?...
Dış iİleri Bakanı Sayın
Ahmet DAVUTOĞLU nun Libya da KADDAFİ Muhaliflerine 300 Milyon ABD Doları
para dağıttığı daha önceleri basında yer aldı. Şimdilerde ise, Suriye deki
isyan olayında taraf olduğumuzdan, binlerce mülteci sınırlarımızdan Türkiye ye
giriş yaptı. Ve şimdi onları da besliyoruz.
Peki binlerce mültecinin masraflarının
karşılanması için, acaba Amerika Birleşik Devletlerinden, ya da Birleşmiş
Milletlerden bir yardım talebimiz oldu mu? 7 Nisan 2012 Cumartesi gazete haberine
göre mülteci sayısı 23 Bine ulaşmış.
Demek istediğim husus şudur ki,
Hükümetin keyfi uygulamaları ve Bütçe açığının nedenleri Mecliste masaya
yatırılmalı, Halkımızda olup bitenleri ve zamların gerçek nedenini, bu vesile
ile öğrenmeli.
Konu ile ilgili olduğu için ,verdiğim bu
örnekleri şimdilik yeterli buluyorum Savurganlık konularına, keyfi
uygulamalara, Ülkemizin güvenliği ile ilgili sorunlara, ilerde daha fazla
değineceğim.
Bundan önce, 9 Ocak 2012 tarihinden
başlamak üzere, Doğal Gaz ve Elektriğe Gelen Zamların Perde Arkasında Neler Var
başlığını taşıyan ve hafta da 3 makale olmak üzere toplam 12 makale yazdım.
Burada doğal gaz ve elektriğin niçin pahalı olduğunu, üretim sorunlarını, kayıp
kaçak oranlarını, Devletin gaz şirketi BOTAŞ ın ve Türkiye Elektrik Kurumu;
EÜAŞ, TEDAŞ, TETAŞ gibi Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına bağlı kurumların
alacaklarını tahsil edememesinin, doğal gaz ve elektriğe yapılan zamlarda
önemli bir faktör olduğunu da vurgulamıştım. Bu itibarla konuya ilgi
duyanların, Gazetenin internet sayfasından bu makaleleri indirip okumalarını
öneririm.
Daha önce detaylı olarak incelediğim
konuları burada tekrarlamayacağım. Yalnız, doğal gaz ve elektriğin neden pahalı
olduğunu özet halinde ortaya koyup,Sayın Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanına
yönelttiğim soruları, burada tekrar soracağım
1-
Devletin
santrallerinde üretilen elektriğin maliyeti ortalama 1.65 Cent/ Kwh Buna siz
deyin 5 Kuruş
2-
Özel
Kesim santrallerinde üretilen elektrik, Kamu santrallerinde üretilen elektriğe
nazaran 3.86 kat daha pahalıdır.
3-Türkiye de enerji sorunu, Kamu
santrallerinin düşük verimle çalıştırılmasından kaynaklanmaktadır.
4- Kamu santrallerindeki üretim ve işletme
sorunları halledilebilir ama, b u işe bilinçli olarak kimse kafasını
yormamaktadır.
Ve
ben diyorum ki, eğer biz Kamu santrallerindeki sorunları halleder ve üretimi
artırırsak, elektriği % 50 oranında ucuzlatabiliriz
Eğer,
Televizyon Kanalları bana ekranlarını açarlarsa, termik santrallerdeki
sorunları, nasıl çözüleceklerini, elektriği % 50 nasıl ucuzlatabileceğimizi
detaylı olarak anlatabilirim
5-
Bu itibarla elektrik üretiminde %50 oranında doğal gaza bağımlı hale gelmiş
olmamız tesadüfi değildir.
6-
BOTAŞ ın, EÜAŞ, TEDAŞ, TETAŞ gibi Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına bağlı
kuruluşların, sattıkları doğal gaz ve elektrik paralarını tahsil
edememelerinden dolayı, tahsil edilemeyen parayı yı yerine koyabilmek için,
doğal gaz ve elektriğe sürekli zam yapma gereği duyulmaktadır.
7- Özellikle Güney Doğu Bölgemizde, kaçak
elektrik kullanımı bazı İllerimizde % 70 e kadar çıkmaktadır. Başkalarının
kaçak kullandığı elektrik,kaçak elektrik kullanmayanlara fatura edilmekte ve bu
da elektrik brim fiyatlarını artırmaktadır.
BOTAŞ IN
TAHSİL EDEMEDİĞİ ALACAKLARI
EÜAŞ-HEAŞ…………………………..10 Milyar 864 Milyon 800
Bin YTL
EGO…………………………………….676 Milyon 900 Bin YTL
İZGAZ…………………………………..73 Milyon 600 Bin YTL
TÜGSAŞ………………………………..22Milyon 300 Bin YTL
DİĞER…………………………………..99 Milyon 900 Bin YTL
Toplam…………………………………11Milyar 737 Milyon 500
Bin YTL
Tarih 16 Kasım 2007 Başbakanlık Yüksek
Denetleme Kurumu Başkanlığı raporu
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan Sayın Taner
YILDIZ a soru:
1-Aradan 6 Yıla yakın bir zaman geçmiş
olmasına rağmen, BOTAŞ acaba alacaklarını tahsil edebildi mi?
2- Eğer edemedi ise, bu para nereden ve
nasıl karşılandı?
3- Bu hususun, doğal gaza zam yapılmasında
bir etkisi var mı?
4- EÜAŞ-HEAŞ, BOTAŞ a borcunu niye
ödeyemedi?
Acaba elektrik ve doğal gaz dağıtımını
yapan Özel Şirketler, topladıkları elektrişk ve doğal gaz paralarını, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının ilgili
birimlerine zamanında transfer etiler mi, ya da bu şirketlerden dolayı kayıp
hanesine yazılan bir para söz konusu mu?
5- Acaba Doğal gaz ve Elektrik Dağıtım
Şirketlerinden tahsil edilemeyen paraları yerine koyabilmek için, doğal gaz ve
elektriğe zam yapılmış olabilir mi?
YUNANİSTAN IN
TÜRKİYE YE DOĞAL GAZ BORCU
Biz
Yunanistan a 680 Milyon küsur ABD Doları tutarında doğal gaz satmışız, ama
iflas dolayısı ile, biz bu parayı Yunanistan dan tahsil edememişiz.Bu yıl kışın
soğuk günlerini gerekçe göstererek, Sayın Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
doğal gaz vanalarının açıldığını söyledi. Şimdi soru şu:
1-Komşular
birbirlerine elbette yardım etmelidirler. Ama Yunanistan, 2004 Yılında bize ait
olan Eşek Adası ile, Bulamaç adasını işgal etti, yerleşime açtı ve Hükümet bu
oldu bittiyi sineye çekti Durum bu iken, hangi iyi komşuluk ilişkileri için,
Yunanistan a borcunu ödemediği halde, doğal gaz vanalarını yeniden açtık?
2-
Yunanistan dan tahsil edilemeyen doğal gaz parası, hangi kalemden karşılandı?
Doğal
gaza yapılan zamda Yunanistan ın bir etkisi var mı?
DOĞAL
GAZ TÜRKİYE DE NİÇİN PAHALI?
Bize
Rus doğal gazı bağlantısı ilk olarak Bulgaristan üzerinden Trakya ya yapıldı.
Rus doğal gaz boru hattı, Bulgaristan dan Avrupa içlerine doğru devam ediyor,
İspanya ve Portekiz le Atlas Okyanusuna dayanıyor. Yani Avrupa devletleri de
Rus doğal gaz hattından besleniyor. Ama işin garibi, İspanya, Portekiz, Fransa
gibi Avrupa devletleri, bizden 2500- 3000 Kilo metre daha uzakta olmalarına
rağmen doğal gazı bizden daha ucuza kullanıyorlar. Bu durumu birilerinin
açıklaması lazım
DÜNYADA DOĞAL GAZ VE
LPG STOKLARINDA ARTIŞ VAR
Amerika
Birleşik Devletleri kendi ülkesinde bol miktarda bulunan, ama çıkartılması çok
zor olan kaya gazlarını, geliştirdiği yeni teknolojilerle çıkarabilmesi ve çok
daha ucuza gelmesi nedeniyle doğal gaz alım piyasasından çekildiğini
söyleyebiliriz Bu durum, başta Körfez ülkeleri olmak üzere, bir çok yerde
sıvılaştırılmış petrol gazı LPG ve sıvılaştırılmış doğal gaz CNG stoklarının
artmasına neden olduğundan, bu ürünlrin satış fiyatlarında da bir ucuzlama
olmuştur. Şimdi soru şu:
Biz
tanker gemilerle ucuzlayan LPG ve CNG gazlarını getirtip, halkımıza daha ucuza
gaz kullanma imkanını niçin sunmuyoruz? (Anayurt Gazetesi 9 Nisan 2012
Pazartesi)
Saygılarımla,
***
HALKIMIZIN
BİLMESİNİ İSEDİKLERİM-10
Mak. Yük. Müh.
Ahmet YALVAÇ
SURİYEDEKİ İÇ KARIŞIKLIK
TÜRKİYEYİ NE KADAR İLGİLENDİRİR?
Sevgili Anayurt Okurları, Başbakan
Sayın Recep Tayyib ERDOĞAN ve Onun Partisi AKP sayesinde, Güney komşumuz Suriye
ile ilişkilerimiz bozuldu, bu gün neredeyse savaşın eşiğine geldik.
Başlıktaki soruya cevap olması
bakımından konuyu şöyle de özetleyebiliriz: Komşumuzdaki iç karışıklık bizi
elbette olumsuz yönde etkiler. Orada ki katliamları onaylamak ta mümkün değil,
ama unutmayalım ki; Suriye bağımsız bir devlettir; yani bize bağlı değil Bu
itibarla, orada yaşananları bizim iç meselemizmiş gibi algılayıp, Suriye i
yönetenlere tehditler savurrnak; devletler arası ilişkiler açısından da yanlış
bir yöntemdir
Bu itibarla, yazılı ve görsel basında yandaş bir grubun, meselenin
sadece bir boyutunu görüp, özellikle de Başbakan Sayın Tayyib ERDOĞAN ın Suriye ye tehditler savurmasınıa, atıp
tutmasına alkış tutmasını, olayları çarpıtmasını, tehlikeli gidişatın bir
başlangıcı olarak görüyorum
Başka önemli bir hususta şu: AKP ye oy
veren sade ve saf vatandaşlarımızın, yukarda işaret ettiğim üzere, yandaş Medya
tarafından Suriye de yaşananların çarpıtılması ve Sayın Başbakanın da aynı
şeyleri tekrarlaması ile, Sayın Başbakanı bir kurtarıcı, bir kahraman gibi
görmelerine neden olmaktadır. İşte asıl tehlike de burada!
Umarım Yandaş Medyanın kışkırtması ve
Sayın Başbakanın ısrarlı tutumu, Türk Silahlı Kuvvetlerinin Suriye ye girmesine
ve Türkiye nin Suriye de yaşananlara doğrudan müdahil olmasına vesile olmaz.!
Hiç kimse, Amerika Birleşik Devletleri
tarafından, sözde İleri Demokrasiye geçme arzusu ile, Suriye de de başlatılan
iç isyan hareketlerinin, Tunus,Mısır ve Libya da olduğu gibi, ABD nin lehine
sonuçlanacağını zannetmesin. Zira, Başta Rusya ve Çin olmak üzere, Avrupa da
dahil, bir çok ülke, Suriye ye silahlı bir müdahaleye karşı.
Rusya nın Uçak gemisi Amiral Kuznetsov ile Rus savaş
gemileri Suriye açıklarında demirlemiş durumda. Rusya, Suriye ye bir askeri
müdahaleye müsaade etmeyeceğini açıkça söylemektedir. Bu itibarla, bölgemizde
büyük bir savaşın çıkma ihtimali ile, bu savaşın yayılma ihtimali de vardır Bu
itibarla uluslar arası bir ihtilafa konu olan çetrefilli bir sorunda, Türkiye
Hükümetinin ön plana çıkması son derece yanlış bir tutumdur
Dolayısı ile, Türkiye yi sonu belli
olmayan bir savaşa sürüklemenin bedelini kimse ödeyemez Böyle bir şey Türkiye
nin felaketi olur.
Eğer, konuya sadece Suriye de muhaliflere
uygulanan katliamlar açısından bakarsak, meselenin sadece bir kısmını görmüş ve
yanlış bir yargıya varmış oluruz.
Bu gün, güvenliğimizi ve Türkiye nin
Vatanı ve Milleti ile bölünmez bütünlüğünü de, sonuçta tehlikeye sokacak olan
Suriye krizinin nedenlerini biraz açmak istiyorum
YAKIN BİR ZAMANA KADAR SURİYE İLE
İLİŞKİLERİMİZ ÇOK İYİ İDİ,PEKİ ŞİMDİ NEDEN BİRDEN BİRE BOZULDU!?...
Suriye- Türkiye ilişkileri baba Hafız
ESAT döneminde çok kötü idi. Gün geldi, Dünya şartları değişti, oğul Beşar ESAT
ile hiç kimsenin tahmin edemeyeceği ölçüde düzeldi.
Sayın Beşar ESAT Türkiye ye geldi,
Başbakan Sayın Tayyib ERDOĞAN Suriye yi ziyaret etti, gümrük indirimi yapıldı,
vizeler karşılıklı kaldırıldı, karşılıklı olarak ticaret hacmi artı…vs. Şİmdi
sorulması gereken soru şu:
Peki ilişkilerimiz böylesine
düzelmişken, nasıl oldu da birden bire Suriye
ile düşman oluverdik!?...
Cevap şu: Suriye önceden beri, İran ve
Rusya ya politik açıdan daha yakındı. Ama Amerika Birleşik Devletleri ABD nin
Büyük Orta Doğu Projesi BOP kapsamında, Suriye nin de parçalanması gerekiyordu.
İşte bu açıdan, muhaliflerin kışkırtılması gerekiyordu, ve bu da yapıldı
Başbakan Sayın Tayyib ERDOĞAN ın Suriye yi tehdit etmesini, Beşar ESAT ı,
kendi halkına katliam yapan bir lider olarak tanımlamasını da, bu nedene
bağlamak daha doğru bir yaklaşım olur.
Daha önceleri Libya ile ilişkilerimizde
çok iyi idi. Hatta Libya Lideri Muammer KADDAFİ, Başbakan Sayın Tayyib ERDOĞAN
a sözde Barış ve Demokrasiye hizmetinden dolayı birde madalya vermişti.
Ama aynı Başbakan, Amerika Birleşik
Devletleri ABD, NATO vasıtası ile Libya yı bombalamaya başlayınca, önce NATO
nun Libya da ne işi var diye ters bir tutum içine girdi. Sonra zoru görünce
uçak ve gemilerimizle ABD nin, NATO nun yanında yer aldı Dış İşleri Bakanı
Sayın Ahmet DAVUTOĞLU muhaliflere para dağıttı
.Hatta bir adım daha ileri giderek,Sayın Muammer KADDAFİ nin başına ödül
koydu. Tabiî ki bu paralar şahsi paralar değil; Türkiye Cumhuriyeti nin
kasasından çıkan paralar; yani bizim paralarımız!
Peki, dış politikada bu zikzaklara, bu
yalpalamalara ne demeli, nasıl adlandırmalı!?...
İşte bu yazıda, tehlikenin boyutunu,
sade ve saf vatandaşlarımızdan gizlenen bazı gerçekleri de, ortaya koymak
istiyorum
Komşumuzdaki iç karışıklığın bize olumsuz
etkileri olmaya şimdiden başlamıştır. 9 Nisan 2012 tarihinde Dış İşleri Bakanı
Sayın Ahmet DAVUTOĞLU nun ifadesine göre, Suriye sınırından Türkiye ye giriş
yapan mülteci sayısı 23 Bini bulmuş Şimdi herhalde 25 Bin olmuştur.. Belkide
daha fazla. Şimdi bu hatırlatmadan sonra şu hususu tekrar vurgulamak istiyorum:
7 İnci ve 8 inci makalelerde doğal gaz ve
elektriğe gelen zamların nedenlerini incelerken, binlerce Suriyeli mültecinin
yiyecek, içecek ve barınma masraflarının karşılanması konusunun da, bu yeni
zamlarda bir etken olduğunu vurgulamaya çalışmıştım
Burada işin ilginç tarafı, Türkiye yi
Suriye konusunda sürekli kışkırtan, müdahaleye zorlayan tarafın Amerika Birleşik
Devletleri olduğu açık olarak bilinmesine rağmen; ne Amerika dan, ne de
Birleşmiş Milletlerden,mültecilerin zaruri ihtiyaçlarını karşılamak üzere,
insani yardım adı altında Türkiye ye bir ödemede bulunmadıkları, ya da Türkiye
nin bir talepte bulunmadığı, ya da bu konu da ısrarcı olmadığı anlaşılmaktadır.
İşin garibi benzer bir durum, İran dan
ham petrol alımında da bir azaltmaya gidilmesi, Amerika Birleşik Devletleri
tarafından istenirken, maddi
kayıplarının karşılanması için ABD yada Birleşmiş Milletler tarafından Türkiye
ye bir ödemede bulunulmamış olmasıdır, ya da Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin bu
konu da ısrarcı olmamasından kaynaklanmaktadır. Yani İran a ambargo konulmasını
kim, ya da kimler istiyorsa, ambargoya uyan devletlerin zararlarının da, onlar
tarafından karşılanması gerekir.
Bu itibarla, İran dan ham petrol yada
doğal gaz alımının kısıtlanması sonucunda zararlı çıkan taraf yine Türkiye
oluyor.
Bu artan masraf ya da maliyetleri
karşılamak için demek ki, doğal gaz, elektrik, ya da petrol ürünlerine zam
yapmaktan başkaca bir alternatif kal mıyor
TÜRKİYE AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİNİN
TALEPLERİNİ YERİNE GETİRMEK ZORUNDA MI!?...
Türk Halkı, Amerika Birleşik Devletleri
ABD nin taleplerini yerine getirmek zorunda değildir ama, Başbakan Sayın Tayyib
ERDOĞAN zorunda.
Zira Adalet ve Kalkınma Partisi AKP nin,
Irak ın işgali öncesinde,o günün Dünya şartları dahilinde ABD tarafından
desteklenip kurulduğu ve İktidar yapıldığı
bilinmektedir. Eğer 2002 de İktidarda olan Sayın Bülent ECEVİT
başkanlığındaki Koalisyon Hükümeti, ABD nin taleplerini karşılayabilseydi, o
Hükümet yıkılmaz, ve erken bir genel seçim de olmaz, AKP de İktidara gelemezdi.
Meseleye bu açıdan baktığımızda olup bitenleri daha kolay anlayabiliriz.
Durum böyle olunca, Başbakan Sayın
Tayyib ERDOĞAN, daha o zaman Milletvekili bile değil iken, Amerika da Beyaz
Sarayda Başkan George W. BUSH tarafından kabul edildi
Burada önemli nokta şu: Başbakan Sayın
Tayyib ERDOĞAN ın, ABD Yetkilileri ile ne ilk görüşmesinde, ne de bundan
sonraki görüşmelerinde, Türk tarafınca bir kayıt tutulmadığı yönündeki
bilgilerdir. Bu itibarla, Sayın Başbakan ın Amerikalı yetkililerle ne
konuştuğu, onlara ne gibi vaadlerde bulunduğunu tam olarak bilemiyoruz. Asıl sıkıntı,
asıl sorunda burada!
Bu görüşmelerde nelerin konuşulduğunu,
ne gibi vaatlerde bulunulduğunu, ancak sonradan bir şekilde basına yansıyan
bilgilerden, ya da Hükümetin uygulamalarından anlayabiliyoruz.
Aslında olup bitenlerin ne olduğunu
anlayabilmek, başımıza örülmek istenen çorabı görebilmek için, Başbakan Sayın
Tayyib ERDOĞAN ın, yazılı ve görsel basında defalarca yer alan beyanlarına
bakmak lazım. ABD nin Büyük Orta Doğu
Projesi BOP ta Eş Başkan olduğunu kendisi söylüyor. Tabi ki, projenin sahibi
ABD olunca; Eş Başkan da Patronun dediğini yapmak zorunda. Eğer Sayın Başbakan
bu konu da yan çizecek olursa, ABD Hemen işini bitirir. Örneğin ekonomik kriz
çıkartır, Sayın Başbakanla ilgili olarak elindeki gizli bilgileri açıklar vs
gibi…
Başbakan Sayın Recep Tayyib ERDOĞAN ile,
Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah GÜL ün geçmişte, değişik yer ve zamanlarda;
Mustafa Kemal ATATÜRK, Cumhuriyet, Laiklik, Demokrasi, Avrupa Birliği,
Yahudiler hakkında söyledikleri; dünkü söylemlerinin bazılarından bu gün niye
vazgeçtiklerini, ya da vaz geçmiş gibi göründüklerini de eklersek; bu gün
içinde bulunduğumuz tehlikenin ne kadar büyük olduğu ortaya çıkmaktadır.
Bu gün, PKK ile mücadele eden TSK
mensupları, Kuvvet Komutanları, hatta eski bir Genel Kurmay Başkanı sudan
bahanelerle; darbe yapacaklardı iddialarıyla içeri atılırken, PKK lılara her
fırsatta destek veren, Anayasa, ve Kanunları resmen çiğneyen, Vatanın ve
Milletin bölünmez bütünlüğünü hançerleyenlere, İleri Demokrasi söylemleri ile
bir şey yapılmazken, Ülkemiz adına nasıl olur da kaygı duymayız; nasıl olurda
Hükümetin uygulamalarına alkış tutabiliriz!?...
YİNE Mİ TAMPON BÖLGE!?...
Irak ın işgali öncesinde de, sözde
Kürtleri Saddam HÜSEYİN in zulmünden korumak için, Kuzey Irak ta bir tampon
bölge kurulmasını, o zaman başbakan olan Sayın Turgut ÖZAL teklif etmişti. Bu
tampon bölge sayesinde, başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere, Batılı
devletler tarafından PKK ya her türlü yardım yapılarak,silahlı eğitimle de
desteklenerek kuvvetlenmesi sağlandı, ve nihayetinde bu günlere gelindi
Başta Barış ve Demokrasi Partisi BDP,ve
daha önceleri kurulup, sonraları Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılan BDP
benzeri Cumhuriyet karşıtı, ayrılık yanlısı partiler de, aynı devletler
tarafından desteklenmiş, faaliyetleri organize edilmiştir
Kuzey Irak ta kurulan ilk Tampon Bölge
ile, şimdi Suriye de Türkiye sınırında kurulması düşünülen Tampon Bölgelerin
asıl amacı; Kürtleri ya da muhalifleri Saddam ın, ya da Beşar ESAT ın
katliamlarından korumak için değil, Kuzey Irak ta ki Kürt Yönetimini İskenderun
Körfezine bağlamak amacı ile, karadan bir koridor açmak.
2009 Yılında Türkiye nin Güney
Doğusunda Suriye sınırındaki 500 Kilometre den fazla uzunluğa sahip mayınlı
arazinin, temizlenmesi karşılığında, 49 Yıllığına İsraile vermek için kanun
çıkartılması da,aslında yukarıda da vurguladığım üzere, Kuzey Irak ı İskenderun
Körfezine bağlamak için karadan bir koridor açma hedefine yönelik idi
Ama, gerek Muhalefet Partilerinin,
gerekse Sivil Toplum örgütlerinin ısrarlarına rağmen,Başbakan Sayın Recep
Tayyib ERDOĞAN ın ısrarı ile,AKP nin oy çokluğu ile Mecliste kanunlaştı,
Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah GÜL ünde onayı ile yürürlüğe girdi. Ne varki
Anayasa Mahkemesinde açılan dava sonucunda bu kanun iptal edildi, ve Türkiye
böylece büyük bir tehlikenin eşiğinden
kıl payı ile döndü,
Koridor açma konusunda Türkiye den
toprak koparılamayınca, Suriye de karışıklık çıkartılıp, sözde insani yardım
altında Tampon bölge oluşturup, karadan denize koridor açmak!
Sonrasında Türkiye Cumhuriyetini de
parçalamak, Türkü ve Türklüğü de ortadan kaldırmak!
Amaç aynı, ama hamlelere devam!
Bakalım başımızı kumdan çıkartıp, gerçekleri
ne zaman göreceğiz!?...
Saygılarımla, (Anayur Gazetesi 16 Nisan
2012 Pazartesi)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder