12 Şubat 2014 Çarşamba

HALKIMIZIN BİLMESİNİ İSTEDİKLERİM......

HALKIMIZIN BİLMESİNİ İSTEDİKLERİM - 1
Mak. Yük. Müh. Ahmet YALVAÇ
         Sevgili Anayurt Okurları,eleştirilerimi, önerilerimi, toplumsal tahlillerimi, bir süre bu başlık altında sizlere sunmaya, kaldığımız yerden  devam edeceğim
         Öncelikle şu hususu tekrar vurgulamak istiyorum:
         Adalet ve Kalkınma Partisi AKP, iktidara geldiğinden bu yana, nerede ise her hafta, başka bir gündem yaratarak, toplumu sürekli germekte, ve böylece toplumun dikkatini başka tarafa çekerek, asıl sorunları unutturmaya çalışmaktadır.
         Uygulamaları ile, eylem ve söylemleri ile kesin olarak görülmüş ve anlaşılmıştır ki, AKP nin asıl amacı; mevcut Anayasa ve kanunlar çerçevesinde Hükümeti idare etmek, ve bu çerçevede Vatandaşlarımızın günlük hayattaki sorunlarını çözmek, yaşamı daha kolay hale getirmek değildir
         AKP nin amacı; Cumhuriyet ve dolayısı ile de demokrasinin sağladığı hak ve imkanlardan yararlanarak ,kendi düşüncesinde İslami kuralların geçerli olduğu bir rejim yaratmak!
         Yine görülmüş ve anlaşılmıştır ki; AKP İktidarı, kapatılma davasında, Anayasa Mahkemesinin gerekçeli kararında; AKP İktidarının eylem ve söylemleri ile ,Anayasanın Laiklik ilkesini ihlal ettiği sonucuna varmasından gereken dersi almamış,ve almak niyetinde de değil.
         Öylesine kötü bir zaman yaşıyoruz ki, ekonomik sorunları, hayat pahalılığını..her şeyi unuttuk; Ülkesini seven aklı başında olan hiç bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, gidişattan hiç memnun değil
         Türkiye Cumhuriyeti bu gün bölünme tehlikesi ile karşı karşıya! Amerika Birleşik Devletlerinin talebi, ve AKP iktidarının da işbirliği ve uygulaması ile, bu gün komşularımızla ilişkilerimiz ya bozuldu, ya da savaşın eşiğine geldik En büyük endişemiz bu!
         İktidar Partisi AKP, kendisi gibi düşünmeyen vatandaşlarının haklı isteklerini, arzularını , Ülke için duydukları endişeleri göz önünde bulundurup gerekeni yapacağı yerde; bu gibileri düşman gözü ile görüp, kendisini devirmeye çalışıyorlar gerekçesi ile her türlü eziyet, işkence ve haksızlığı reva görmektedir
        AKP, Devletin maddi, manevi bütün  imkanlarını da sonuna kadar kullanıp, İktidar yanlısı vatandaş, İktidar yanlısı basın, İIktidar yanlısı İşveren tabakası yaratarak İktidarda kalmak istiyorsa da; asıl garantiyi daha çok, yabancı devletlerin arzu istek ve taleplerini karşılamakta görmektedir.Asıl tehlikede burada!
         Bu itibarla, bu bölümde güncel olaylarında ışığı altında karşı karşıya bulunduğumuz tehlikelere dikkat çekmeye öncelik vermek istiyorum
         Yabancı devletler bizim zayıf yanlarımızı, ya da zaaflarımızı bilyor ve bunu bizim aleyhimize kullanıyor .AKP de, ne pahasına olursa olsun İktidarda kalmak istiyor.Ve o da, Halkın Din duygularını istismar ediyor ve kendi çıkarları doğrultusunda kullanıyor.İşte bu itibarla karşı karşıya bulunduğumuz tehlike çok yonlü ve çok büyük.Aynı ölçüde işimiz de çok zor.
        Zorluk, biraz da Toplumda gazete okuma oranının düşük olmasından, yazılı ve görsel basının  da, İktidarın baskı ve tehdidi altında olmasından kaynaklanmaktadır.
        Trımda, hayvancılıkta sanayide,sağlıkta, ekonomide, iç ticarette, dış ticarette..vs gibi konularda mevcut sorunlarımızı çözüp, gelişmiş ülkelerin seviyesine nasıl çıkabileceğimiz hususunda tahlil ve önerilerimi sizlere sunmaya devam edeceğim ama önce güvenlik!
       Başbakan Sayın Recep Tayyib ERDOĞAN, ve Onun Partisi AKP, üçüncü kez seçim kazanmış olmanın sarhoşluğu içinde.İleri Demokrasi Kavramını dillerinden düşürmüyorlar ama, Türkiye Büyük Millet Meclisi Milli Eğitim Gençlik ve Spor Komisyonunda, Orta Öğretimde 4+4+4 Sisteminin görüşülmesi sırasında, Muhalefet Milletvekillerine konuşma hakkı bile vermediler, itiraz edenler darb edildi Bütün itirazlara, kavgaya rağmen bu tasarı AKP Millet vekillerinin oyları ile alel acele kabul edilerek Meclise sunuldu
       Tüm eğitimciler, ve Halk,bu yasa dolayısı ile Türkiye genelinde eylemde. Her taraf polis kaynıyor.Polis göstericilere orantısız güç, çop, biber gazı..vs gibi her türlü şiddeti uygulayabiliyor. Peki, değil İleri Demokrasi; Demokrasi bunun neresinde..!?
       4+4+4 Yasası bütün itirazlara, eylemlere rağmen Meclise sevkedildi, orada da kavgalı, gürültülü oturumlardan sonra 295 oyla kabul edildi Bu Sayı AKP Milletvekillerinin sayısından bile az.
        Eğer, Milliyetçi Hareket Partisi MHP destek vermeseydi, demek ki, tasarı kanunlaşmayacaktı.
        Kabul oyları, AKP nin kendi Milletvekillerinin sayısından bile az olduğuna göre; demek ki AKP Milletvekillerinin içinde bile, bu Kanuna muhalefet eden, fayda getireceğine inanmayan çok sayıda Milletvekili var.
        CHP son çare olarak, bu kanunu Anayasa Mahkemesine götüreceğini söyledi. Ve şimdi gözler, Sayın Cumhurbaşkanının bu kanunu veto edip, etmeyeceğinde.
       Aslında bu kanunun tasarısının Komisyonda Muhalefet Milletvekillerine söz hakkı verilmeden, tartışılmadan, alel acele kabul edilmesi; prosedür tamamlanmadığından yok hükmünde olan bir karardır. Bu itibarla, yok hükmündeki bir Komisyon kararının Meclise sunulması, ve de kabul edilmesi de, aslında yok hükmünde bir kanundur.
        Peki, bu kadar ısrar, bu kadar aceleye getirme, her yola baş vurma niye !? Eğer İktidar Partisi, her önemli konuda böyle kavga çıkartıryorsa, Yurtta sulh ve sükunu nasıl sağlayabilir? Diğer önemli konularda söylediklerinin doğru olduğuna da nasıl inanacağız!?
        Büyük tartışmalar, kavgalar, gürültüler neticesinde kabul edilen bu kanun kadar önemli olan bir konu daha var: MHP bu kanun tasarısının oylamasında neden evet oyu verdi? Daha önceleri de MHP zor zamanlarda hep AKP ye Can Simidi oldu.
        Aslında Adalet ve Kalkınma Partisi AKP, İktidara gelmesini de MHP ye borçlu. Eğer MHP Lideri Sayın Devlet BAHÇELİ, 2002 Yılında kimseye danışmadan bir erken seçim kararının alınmasına vesile olmasaydı, koalisyon Hükümeti bozulmayacak ve sonuçta AKP İktidar olamayacaktı.
        Buradan şu soruyu sormak lazım: Acaba Sayın Devlet BAHÇELİ, her defasında AKP yi neden kurtarıyor; yoksa bizim bilmediğimiz başka şeyler mi var?
         Aslında çoğu MHP liler, Sayın Devlet BAHÇELİ den dolayı MHP ye tepkili. 12 Haziran 2011 Milletvekili seçimlerinde, MHPnin seçim barajı altında kalma ihtimali bile vardı.Adlet ve  kalkınma Partisi AKP nin önünde set oluştursun diye, Merkez Sağdan, hatta CHP tabanından MHP ye oy takviyesi yapıldı. Ama bundan sonra ki seçimde MHP nin işi çok zor.
         18 inci 19 uncu ve 20 inci makalelerde 4+4+4 sistemini detaylı olarak incelemeye çalışmış, bir çok belirsizliklerin olduğuna işaret etmiş, detayların sonradan ortaya çıkacağını şöylemiştim. Nihayetinde öylede oldu.
         Bu tasarının Mecliste tartışılması esnasında gördük; sonradan Tasarıya ilave yapıldı; Kur an-ı Kerim Mealinin ve Hazreti Muhammed in hayatının Orta Okul ve Liselerde seçmeli ders olarak okutulması eklendi ve tasarı bu hali ile kabul edildi
         Bu yapılanlardan da anlaşılacağı üzere, AKP nin asıl  amacı Eğitimde kalitenin yükseltilmesi değil; kendi amaçları doğrultusunda bir genç nesil yetiştirmektir. Bu itibarla, bu yasaya karşı çıkan Eğitimcilerin, Sivil Toplum Örgütlerinin ve Cumhuriyete ve onun Değerlerine sahip çıkan duyarlı vatandaşlarımızın samimi eleştirilerine, tepkilerine, yaptıkları eylemlere kimsenin kızmaya da hakkı yoktur.
        BÖYLE BİR EĞİTİM YASASI ÇIKARTILMASINA NE ZAMAN VE NİÇİN GEREK DUYULDU?
        13 Mayıs 2011 tarihinde Eğitim sistemimiz ve sorunları ile ilgili olarak, detaylı bir makale yazmıştım. Bu konuya girmemin asıl nedeni, Öğrenci Seçme Ve Yerleştirme Merkezi ÖSYM de, 2 Yıl üst üste yaşanan sınav skandalı ile ilgili idi
         Skandalın detayları çoğu insanımızın  hafızalarında. Konuyu, daha öncesinden tespit edilmiş bir grup öğrencinin, istenilen Yüksek Öğrenim Kurumlarına yerleştirilebilmesi için, akla hayale gelmeyen bir tertibin, o zamanki mevcut yönetim ve ekip tarafından organizeli olarak yapılmış olması diye de özetleyebiliriz.
         Sorun, rüşvet karşılığı olarak işlenmiş bir suçta değil. Belki böyle bir şeyde vardır ama, asıl amaç İktidar yanlılarının çocuklarının daha ziyade, yüksek puan gerektiren Mühendislik ve Tıp eğitimi veren  okullara yerleştirilebilmesine zemin hazırlamak! Malum; İmam Hatip Liselerinden mezun olanların Dini eğitime ağırlık verilmesinden dolayı, normal Liselerden mezun olanlara nazaran bilgi seviyelerinin düşük olduğu bilinen bir husus.Sonra bu gibilere meslek okullarından mezun oldukları için katsayı engeli de var. Ama skandal sadece İmam Hatip mezunları için hazırlanmışta değil.İşin içinde Cemaat hesaplarının da olduğu anlaşılıyor.
         Sonuç olarak ÖSYM de üst üste yaşanan skandalı,siyasal bir amaç uğruna, kendi taraftarlarının iyi bir eğitim almalarını sağlamak için yapılan bir organizasyon, bir suç unsuru olduğunu tekrar vurgulayalım
        Skandal ile ilgili olarak tüm Türkiye çalkalanırken,ÖSYM nin Başkanı Prof Dr Sayın Ali DEMİR in Savcı tarafından soruşturulmasına YÖK Başkanı Prof Dr Sayın Yusuf Ziya ÖZCAN  izin vermedi, Hükümet te bir şey yapmadı.Ve ÖSYM Başkanı da yerinde kaldı
        Bu itibarla,mevcut ÖSYM sistemi ile istediklerini yapamayacağını anlayınca, sorunu kökünden çözebilmek için, 4+4+4 Yasasını piyasaya sürdü. Meselenin aslı budur.
          İktidardaki AKP Hükümetine oy veren insanların çoğu, Başbakan Sayın Tayyib ERDOĞAN ın her söylediğini, her yaptığını doğru buluyor, ona yürekten inan Bu gibiler, hala Sayın Başbakanın İsviçre nin DAVOS kentinde İsrail Cumhurbaşkanına çektiği ONE MİNUTE nin sarhoşluğu içinde. Umarın bu gibi vatandaşlarımız da olup bitenleri  kısa zamanda anlar!
Saygılarımla, (Anayurt Gazetesi 2 Nisan 2012 Pazartesi)
 HALKIMIZIN BİLMESİNİ İSTEDİKLERİM-5
                                                Mak. Yük. Müh .Ahmet YALVAÇ
                       DOĞAL GAZ VE ELEKTİĞE ZAM YAPILMASA OLMAZ MIYDI?
            Sevgili Anayurt Okurları, doğal gaz ve elektriği zaten olması gerekenden daha pahalıya kullanıyoruz Bu itibarla doğal gaz ve elektriğe zam yapmaya gerek yoktu diyeceğim Bu son zamların, İddia edildiği gibi, döviz kurlarındaki artışla, ya da ham petrolün fiyatının artması gibi bahanelerin de bir payı yoktur.Biz doğal gaz ve elektriği ucuz mu kullanıyoruz k,dövizdeki küçük dalgalanmalardan, yada ham petroldeki küçük artışlardan  etkilen miş olalım!?
         Eğer Amerika Birleşik Devletlerinin arzusu ve isteği üzerine; İran dan temin edilen ham petrol, ve doğal gaz miktarından bir azaltmaya gidilip,azaltılan miktar kadar daha uzaklardan, sonuçta daha pahalıya ham petrol almak zorunda kaldık ise, ve bu yüzden ham petrol, ya da, doğal gaz fiyatlarında bir artış oldu ise, bunun sorumlusu AKP Hükümetidir.
        Eğer böyle bir durum söz konusu ise; uğranılan zararın ambargo konulmasını isteyen devletin, bu zararı tazmin etmesi gerekir.Ya da, eğer bir Birleşmiş Milletler kararı varsa, o zaman da, uğranılan zararın bu iş için ayrılan fondan karşılanması gerekir.
        Gazete haberlerinden ABD nin arzu ve isteği üzerine, İran dan temin edilen ham petrol miktarında % 10 luk bir azaltmaya gidildiğini, ve azaltılan miktar kadar ham petrolün Libya dan karşılanacağını duyduk.Libya,  İran a nazaran elbette çok uzaklarda. Bu itibarla maliyet artışlarından dolayı, böyle bir durumda, elbette benzin, mazot, sıvılaştırılmış petrol gazı LPG ile, petrol menşeli tüm ürünlerde bir artışın yaşanması muhtemel Bundan dolayı ham petroldeki bir artışın, bütün hayatımızı olumsuz yönde etkileyeceği kaçınılmaz.!
         Elektriğe % 8.1, doğal gaza ise %18.7 oranlarında zam yapılmış olması,aşağı yukarı İran dan azaltılan ham petrol oranına denk geliyor Ve aynı zamanda İran a karşı ambargo konulması taleplerine, zararlarımızın karşılanması için bir maddi destek almadığımız anlaşılıyor.
        Uluslar arası ilişkilerde, devletlerin karşılıklı çıkarları esastır. Peki biz Amerika Birleşik Devletleri istedi diye,doğal gaz, ve elektriğe niçin daha çok para ödemek zorunda kalıyoruz, niçin bütün hayatımız maliyet artışları, ya da zamlar yüzünden çekilmez bir hale gelsin!
        Bu konularda Enerji ve tabii Kaynaklar Bakanı Sayın Taner YILDIZ, ya da Başbakan Sayın Recep Tayyib ERDOĞAN dan Halkımıza bir açıklama yapmalarını bekliyorum.
        DAVOS ta İsrail in Cumhurbaşkanına bir ONE MİNUTE çekmişti. Birde ABD Başkanı Sayın Barak OBAMA ya ONE MİNUTE  çekse nasıl olur!?...
        Ben eminim ki, eğer biz komşularımızla iyi ilişkiler içerisinde olmayı denesek,onlara sırtımızı çevirmesek; doğal gazı ve ham petrolü daha ucuza temin etme imkanı ortaya çıkar.
        Çoğu insanımızın hafızalarındadır; Başbakan Sayın Mesut YILMAZ  zamanındaydı, biz doğal gazı o zaman sadece Rusya dan temin ediyorduk.O sıralar Türkmenistan Cumhurbaşkanı Sayın Sapar Murat NİYAZOV, heyecanlanarak, biraz da sinirlenerek ve üzülerek, Türkiye yi yönetenlere şöyle seslenmişti:
        Ruslar bizden aldıkları doğal gazı sizlere fahiş fiyatlarla satıyorlar, size doğal gazı doğrudan biz çok daha ucuza verelim!
         Ama bu söze itibar eden, her iki tarafında yararına olan böyle bir teklife Yetkililer maalesef kulaklarını tıkadılar.Acaba neden!?...
         Şu hususu özellikle belirtmek istiyorum: Bizi Yönetenler, he şeyden önce kendi Vatandaşlarının hak ve menfaatlerini korumak ve kollamak zorundadırlar; Yabancıların hak ve menfaatlerini değil!...
         Bu gün yaşadığımız tüm sorunların temelinde aslında, bizleri Yönetenlerin böyle bir tutum ve davranış içinde olmalarının önemli bir payı vardır.
Bir defa özellikle şu hususu tekrar vurgulamak istiyorum:
         Doğal gaz ve elektrik temel tüketim maddeleridir Bu itibarla % 18 KDV oranı çok yüksek Dolayısı ile önce bu oran biraz aşağılara çekilebilirdi Ama Hükümet bütçe gelirlerinin önemli bir kısmını dolaylı vergilerden elde ettiğinden,doğal gaz ve elektrikten alınan KDV oranlarını aşağıya çekmez.Bu birinci husus.Diğer önemli hususları da şu şekilde özetleyebiliriz.
         Hükümetin keyfi uygulamaları ve savurgan politikaları nedeniyle, harcamaların arttiğinı, bütçe açığının artarak devam ettiğini biliyoruz.Bu itibarla ek kaynak yaratabilmek açısından elektrik ve doğal gaza zam yaparak, ilave gelir temin etmek istenildiğini de düşünebiliriz.
        Başbakan Sayın Recep Tayyib ERDOĞAN için, Başbakanlık emrinde kullanılmak üzere, Fransa dan 201 Milyon ABD Doları değerinde Air  Bus tipi lüks bir yolcu uçağının satın alındığını burada tekrar hatırlatmış olalım.Bu son alınan uçak 7 inci uçak. Daha önceleri Başbakanın ve Cumhurbaşkanının ihtiyaç halinde kullanması için Ana Ata adında 2 uçak bulunuyordu.. Fazladan 5 yeni uçak almak niye!?...
        Dış iİleri  Bakanı Sayın  Ahmet DAVUTOĞLU nun Libya da KADDAFİ Muhaliflerine 300 Milyon ABD Doları para dağıttığı daha önceleri basında yer aldı. Şimdilerde ise, Suriye deki isyan olayında taraf olduğumuzdan, binlerce mülteci sınırlarımızdan Türkiye ye giriş yaptı. Ve şimdi onları da besliyoruz.
         Peki binlerce mültecinin masraflarının karşılanması için, acaba Amerika Birleşik Devletlerinden, ya da Birleşmiş Milletlerden bir yardım talebimiz oldu mu? 7 Nisan 2012 Cumartesi gazete haberine göre mülteci sayısı 23 Bine ulaşmış.
         Demek istediğim husus şudur ki, Hükümetin keyfi uygulamaları ve Bütçe açığının nedenleri Mecliste masaya yatırılmalı, Halkımızda olup bitenleri ve zamların gerçek nedenini, bu vesile ile öğrenmeli.
        Konu ile ilgili olduğu için ,verdiğim bu örnekleri şimdilik yeterli buluyorum Savurganlık konularına, keyfi uygulamalara, Ülkemizin güvenliği ile ilgili sorunlara, ilerde daha fazla değineceğim.
        Bundan önce, 9 Ocak 2012 tarihinden başlamak üzere, Doğal Gaz ve Elektriğe Gelen Zamların Perde Arkasında Neler Var başlığını taşıyan ve hafta da 3 makale olmak üzere toplam 12 makale yazdım. Burada doğal gaz ve elektriğin niçin pahalı olduğunu, üretim sorunlarını, kayıp kaçak oranlarını, Devletin gaz şirketi BOTAŞ ın ve Türkiye Elektrik Kurumu; EÜAŞ, TEDAŞ, TETAŞ gibi Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına bağlı kurumların alacaklarını tahsil edememesinin, doğal gaz ve elektriğe yapılan zamlarda önemli bir faktör olduğunu da vurgulamıştım. Bu itibarla konuya ilgi duyanların, Gazetenin internet sayfasından bu makaleleri indirip okumalarını öneririm.
          Daha önce detaylı olarak incelediğim konuları burada tekrarlamayacağım. Yalnız, doğal gaz ve elektriğin neden pahalı olduğunu özet halinde ortaya koyup,Sayın Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanına yönelttiğim soruları, burada tekrar soracağım
1-       Devletin santrallerinde üretilen elektriğin maliyeti ortalama 1.65 Cent/ Kwh Buna siz deyin 5 Kuruş
2-       Özel Kesim santrallerinde üretilen elektrik, Kamu santrallerinde üretilen elektriğe nazaran 3.86 kat daha pahalıdır.
 3-Türkiye de enerji sorunu, Kamu santrallerinin düşük verimle çalıştırılmasından kaynaklanmaktadır.
 4- Kamu santrallerindeki üretim ve işletme sorunları halledilebilir ama, b u işe bilinçli olarak kimse kafasını yormamaktadır.
Ve ben diyorum ki, eğer biz Kamu santrallerindeki sorunları halleder ve üretimi artırırsak, elektriği % 50 oranında ucuzlatabiliriz
Eğer, Televizyon Kanalları bana ekranlarını açarlarsa, termik santrallerdeki sorunları, nasıl çözüleceklerini, elektriği % 50 nasıl ucuzlatabileceğimizi detaylı olarak anlatabilirim
5- Bu itibarla elektrik üretiminde %50 oranında doğal gaza bağımlı hale gelmiş olmamız tesadüfi değildir.
6- BOTAŞ ın, EÜAŞ, TEDAŞ, TETAŞ gibi Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına bağlı kuruluşların, sattıkları doğal gaz ve elektrik paralarını tahsil edememelerinden dolayı, tahsil edilemeyen parayı yı yerine koyabilmek için, doğal gaz ve elektriğe sürekli zam yapma gereği duyulmaktadır.
 7- Özellikle Güney Doğu Bölgemizde, kaçak elektrik kullanımı bazı İllerimizde % 70 e kadar çıkmaktadır. Başkalarının kaçak kullandığı elektrik,kaçak elektrik kullanmayanlara fatura edilmekte ve bu da elektrik brim fiyatlarını artırmaktadır.
                                   BOTAŞ IN TAHSİL EDEMEDİĞİ ALACAKLARI
 EÜAŞ-HEAŞ…………………………..10 Milyar 864 Milyon 800 Bin YTL
  EGO…………………………………….676 Milyon 900 Bin YTL
  İZGAZ…………………………………..73 Milyon 600 Bin YTL
  TÜGSAŞ………………………………..22Milyon 300 Bin YTL
  DİĞER…………………………………..99 Milyon 900 Bin YTL
  Toplam…………………………………11Milyar 737 Milyon 500 Bin YTL
  Tarih 16 Kasım 2007 Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurumu Başkanlığı raporu
  Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan Sayın Taner YILDIZ a soru:
   1-Aradan 6 Yıla yakın bir zaman geçmiş olmasına rağmen, BOTAŞ acaba alacaklarını tahsil edebildi mi?
   2- Eğer edemedi ise, bu para nereden ve nasıl karşılandı?
   3- Bu hususun, doğal gaza zam yapılmasında bir etkisi var mı?
   4- EÜAŞ-HEAŞ, BOTAŞ a borcunu niye ödeyemedi?
    Acaba elektrik ve doğal gaz dağıtımını yapan Özel Şirketler, topladıkları elektrişk ve doğal gaz paralarını,  Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının ilgili birimlerine zamanında transfer etiler mi, ya da bu şirketlerden dolayı kayıp hanesine yazılan bir para söz konusu mu?
   5- Acaba Doğal gaz ve Elektrik Dağıtım Şirketlerinden tahsil edilemeyen paraları yerine koyabilmek için, doğal gaz ve elektriğe zam yapılmış olabilir mi?
                             YUNANİSTAN IN TÜRKİYE YE DOĞAL GAZ BORCU
Biz Yunanistan a 680 Milyon küsur ABD Doları tutarında doğal gaz satmışız, ama iflas dolayısı ile, biz bu parayı Yunanistan dan tahsil edememişiz.Bu yıl kışın soğuk günlerini gerekçe göstererek, Sayın Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı doğal gaz vanalarının açıldığını söyledi. Şimdi soru şu:
1-Komşular birbirlerine elbette yardım etmelidirler. Ama Yunanistan, 2004 Yılında bize ait olan Eşek Adası ile, Bulamaç adasını işgal etti, yerleşime açtı ve Hükümet bu oldu bittiyi sineye çekti Durum bu iken, hangi iyi komşuluk ilişkileri için, Yunanistan a borcunu ödemediği halde, doğal gaz vanalarını yeniden açtık?
2- Yunanistan dan tahsil edilemeyen doğal gaz parası, hangi kalemden karşılandı?
Doğal gaza yapılan zamda Yunanistan ın bir etkisi var mı?
                                         DOĞAL GAZ TÜRKİYE DE NİÇİN PAHALI?
Bize Rus doğal gazı bağlantısı ilk olarak Bulgaristan üzerinden Trakya ya yapıldı. Rus doğal gaz boru hattı, Bulgaristan dan Avrupa içlerine doğru devam ediyor, İspanya ve Portekiz le Atlas Okyanusuna dayanıyor. Yani Avrupa devletleri de Rus doğal gaz hattından besleniyor. Ama işin garibi, İspanya, Portekiz, Fransa gibi Avrupa devletleri, bizden 2500- 3000 Kilo metre daha uzakta olmalarına rağmen doğal gazı bizden daha ucuza kullanıyorlar. Bu durumu birilerinin açıklaması lazım
                          DÜNYADA DOĞAL GAZ VE LPG STOKLARINDA ARTIŞ VAR
Amerika Birleşik Devletleri kendi ülkesinde bol miktarda bulunan, ama çıkartılması çok zor olan kaya gazlarını, geliştirdiği yeni teknolojilerle çıkarabilmesi ve çok daha ucuza gelmesi nedeniyle doğal gaz alım piyasasından çekildiğini söyleyebiliriz Bu durum, başta Körfez ülkeleri olmak üzere, bir çok yerde sıvılaştırılmış petrol gazı LPG ve sıvılaştırılmış doğal gaz CNG stoklarının artmasına neden olduğundan, bu ürünlrin satış fiyatlarında da bir ucuzlama olmuştur. Şimdi soru şu:
Biz tanker gemilerle ucuzlayan LPG ve CNG gazlarını getirtip, halkımıza daha ucuza gaz kullanma imkanını niçin sunmuyoruz? (Anayurt Gazetesi 9 Nisan 2012 Pazartesi)
Saygılarımla,
***
HALKIMIZIN BİLMESİNİ İSEDİKLERİM-10
                                                                                                  Mak. Yük. Müh. Ahmet YALVAÇ
                       SURİYEDEKİ İÇ KARIŞIKLIK TÜRKİYEYİ NE KADAR İLGİLENDİRİR?
        Sevgili Anayurt Okurları, Başbakan Sayın Recep Tayyib ERDOĞAN ve Onun Partisi AKP sayesinde, Güney komşumuz Suriye ile ilişkilerimiz bozuldu, bu gün neredeyse savaşın eşiğine geldik.
         Başlıktaki soruya cevap olması bakımından konuyu şöyle de özetleyebiliriz: Komşumuzdaki iç karışıklık bizi elbette olumsuz yönde etkiler. Orada ki katliamları onaylamak ta mümkün değil, ama unutmayalım ki; Suriye bağımsız bir devlettir; yani bize bağlı değil Bu itibarla, orada yaşananları bizim iç meselemizmiş gibi algılayıp, Suriye i yönetenlere tehditler savurrnak; devletler arası ilişkiler açısından da yanlış bir yöntemdir
         Bu itibarla, yazılı ve görsel basında yandaş bir grubun, meselenin sadece bir boyutunu görüp, özellikle de Başbakan Sayın Tayyib ERDOĞAN ın  Suriye ye tehditler savurmasınıa, atıp tutmasına alkış tutmasını, olayları çarpıtmasını, tehlikeli gidişatın bir başlangıcı olarak görüyorum
         Başka önemli bir hususta şu: AKP ye oy veren sade ve saf vatandaşlarımızın, yukarda işaret ettiğim üzere, yandaş Medya tarafından Suriye de yaşananların çarpıtılması ve Sayın Başbakanın da aynı şeyleri tekrarlaması ile, Sayın Başbakanı bir kurtarıcı, bir kahraman gibi görmelerine neden olmaktadır. İşte asıl tehlike de burada!
        Umarım Yandaş Medyanın kışkırtması ve Sayın Başbakanın ısrarlı tutumu, Türk Silahlı Kuvvetlerinin Suriye ye girmesine ve Türkiye nin Suriye de yaşananlara doğrudan müdahil olmasına vesile olmaz.!
         Hiç kimse, Amerika Birleşik Devletleri tarafından, sözde İleri Demokrasiye geçme arzusu ile, Suriye de de başlatılan iç isyan hareketlerinin, Tunus,Mısır ve Libya da olduğu gibi, ABD nin lehine sonuçlanacağını zannetmesin. Zira, Başta Rusya ve Çin olmak üzere, Avrupa da dahil, bir çok ülke, Suriye ye silahlı bir müdahaleye karşı.
         Rusya nın  Uçak gemisi Amiral Kuznetsov ile Rus savaş gemileri Suriye açıklarında demirlemiş durumda. Rusya, Suriye ye bir askeri müdahaleye müsaade etmeyeceğini açıkça söylemektedir. Bu itibarla, bölgemizde büyük bir savaşın çıkma ihtimali ile, bu savaşın yayılma ihtimali de vardır Bu itibarla uluslar arası bir ihtilafa konu olan çetrefilli bir sorunda, Türkiye Hükümetinin ön plana çıkması son derece yanlış bir tutumdur
         Dolayısı ile, Türkiye yi sonu belli olmayan bir savaşa sürüklemenin bedelini kimse ödeyemez Böyle bir şey Türkiye nin felaketi olur.
         Eğer, konuya sadece Suriye de muhaliflere uygulanan katliamlar açısından bakarsak, meselenin sadece bir kısmını görmüş ve yanlış bir yargıya varmış oluruz.
        Bu gün, güvenliğimizi ve Türkiye nin Vatanı ve Milleti ile bölünmez bütünlüğünü de, sonuçta tehlikeye sokacak olan Suriye krizinin nedenlerini biraz açmak istiyorum
          YAKIN BİR ZAMANA KADAR SURİYE İLE İLİŞKİLERİMİZ ÇOK İYİ İDİ,PEKİ ŞİMDİ NEDEN BİRDEN BİRE BOZULDU!?...
         Suriye- Türkiye ilişkileri baba Hafız ESAT döneminde çok kötü idi. Gün geldi, Dünya şartları değişti, oğul Beşar ESAT ile hiç kimsenin tahmin edemeyeceği ölçüde düzeldi.
         Sayın Beşar ESAT Türkiye ye geldi, Başbakan Sayın Tayyib ERDOĞAN Suriye yi ziyaret etti, gümrük indirimi yapıldı, vizeler karşılıklı kaldırıldı, karşılıklı olarak ticaret hacmi artı…vs. Şİmdi sorulması gereken soru şu:
         Peki ilişkilerimiz böylesine düzelmişken, nasıl oldu da birden bire Suriye  ile düşman oluverdik!?...
         Cevap şu: Suriye önceden beri, İran ve Rusya ya politik açıdan daha yakındı. Ama Amerika Birleşik Devletleri ABD nin Büyük Orta Doğu Projesi BOP kapsamında, Suriye nin de parçalanması gerekiyordu. İşte bu açıdan, muhaliflerin kışkırtılması gerekiyordu, ve bu da yapıldı
          Başbakan Sayın Tayyib ERDOĞAN  ın Suriye yi tehdit etmesini, Beşar ESAT ı, kendi halkına katliam yapan bir lider olarak tanımlamasını da, bu nedene bağlamak daha doğru bir yaklaşım olur.
        Daha önceleri Libya ile ilişkilerimizde çok iyi idi. Hatta Libya Lideri Muammer KADDAFİ, Başbakan Sayın Tayyib ERDOĞAN a sözde Barış ve Demokrasiye hizmetinden dolayı birde madalya vermişti.
        Ama aynı Başbakan, Amerika Birleşik Devletleri ABD, NATO vasıtası ile Libya yı bombalamaya başlayınca, önce NATO nun Libya da ne işi var diye ters bir tutum içine girdi. Sonra zoru görünce uçak ve gemilerimizle ABD nin, NATO nun yanında yer aldı Dış İşleri Bakanı Sayın Ahmet DAVUTOĞLU muhaliflere para dağıttı  .Hatta bir adım daha ileri giderek,Sayın Muammer KADDAFİ nin başına ödül koydu. Tabiî ki bu paralar şahsi paralar değil; Türkiye Cumhuriyeti nin kasasından çıkan paralar; yani bizim paralarımız!
        Peki, dış politikada bu zikzaklara, bu yalpalamalara ne demeli, nasıl adlandırmalı!?...
       İşte bu yazıda, tehlikenin boyutunu, sade ve saf vatandaşlarımızdan gizlenen bazı gerçekleri de, ortaya koymak istiyorum
     Komşumuzdaki iç karışıklığın bize olumsuz etkileri olmaya şimdiden başlamıştır. 9 Nisan 2012 tarihinde Dış İşleri Bakanı Sayın Ahmet DAVUTOĞLU nun ifadesine göre, Suriye sınırından Türkiye ye giriş yapan mülteci sayısı 23 Bini bulmuş Şimdi herhalde 25 Bin olmuştur.. Belkide daha fazla. Şimdi bu hatırlatmadan sonra şu hususu tekrar vurgulamak istiyorum:
      7 İnci ve 8 inci makalelerde doğal gaz ve elektriğe gelen zamların nedenlerini incelerken, binlerce Suriyeli mültecinin yiyecek, içecek ve barınma masraflarının karşılanması konusunun da, bu yeni zamlarda bir etken olduğunu vurgulamaya çalışmıştım
       Burada işin ilginç tarafı, Türkiye yi Suriye konusunda sürekli kışkırtan, müdahaleye zorlayan tarafın Amerika Birleşik Devletleri olduğu açık olarak bilinmesine rağmen; ne Amerika dan, ne de Birleşmiş Milletlerden,mültecilerin zaruri ihtiyaçlarını karşılamak üzere, insani yardım adı altında Türkiye ye bir ödemede bulunmadıkları, ya da Türkiye nin bir talepte bulunmadığı, ya da bu konu da ısrarcı olmadığı anlaşılmaktadır.
      İşin garibi benzer bir durum, İran dan ham petrol alımında da bir azaltmaya gidilmesi, Amerika Birleşik Devletleri tarafından  istenirken, maddi kayıplarının karşılanması için ABD yada Birleşmiş Milletler tarafından Türkiye ye bir ödemede bulunulmamış olmasıdır, ya da Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin bu konu da ısrarcı olmamasından kaynaklanmaktadır. Yani İran a ambargo konulmasını kim, ya da kimler istiyorsa, ambargoya uyan devletlerin zararlarının da, onlar tarafından karşılanması gerekir.
       Bu itibarla, İran dan ham petrol yada doğal gaz alımının kısıtlanması sonucunda zararlı çıkan taraf yine Türkiye oluyor.
      Bu artan masraf ya da maliyetleri karşılamak için demek ki, doğal gaz, elektrik, ya da petrol ürünlerine zam yapmaktan başkaca bir alternatif kal mıyor
        TÜRKİYE AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİNİN TALEPLERİNİ YERİNE GETİRMEK ZORUNDA MI!?...
      Türk Halkı, Amerika Birleşik Devletleri ABD nin taleplerini yerine getirmek zorunda değildir ama, Başbakan Sayın Tayyib ERDOĞAN zorunda.
       Zira Adalet ve Kalkınma Partisi AKP nin, Irak ın işgali öncesinde,o günün Dünya şartları dahilinde ABD tarafından desteklenip kurulduğu ve İktidar yapıldığı  bilinmektedir. Eğer 2002 de İktidarda olan Sayın Bülent ECEVİT başkanlığındaki Koalisyon Hükümeti, ABD nin taleplerini karşılayabilseydi, o Hükümet yıkılmaz, ve erken bir genel seçim de olmaz, AKP de İktidara gelemezdi. Meseleye bu açıdan baktığımızda olup bitenleri daha kolay anlayabiliriz.
       Durum böyle olunca, Başbakan Sayın Tayyib ERDOĞAN, daha o zaman Milletvekili bile değil iken, Amerika da Beyaz Sarayda Başkan George W. BUSH tarafından kabul edildi
       Burada önemli nokta şu: Başbakan Sayın Tayyib ERDOĞAN ın, ABD Yetkilileri ile ne ilk görüşmesinde, ne de bundan sonraki görüşmelerinde, Türk tarafınca bir kayıt tutulmadığı yönündeki bilgilerdir. Bu itibarla, Sayın Başbakan ın Amerikalı yetkililerle ne konuştuğu, onlara ne gibi vaadlerde bulunduğunu tam olarak bilemiyoruz. Asıl sıkıntı, asıl sorunda burada!
       Bu görüşmelerde nelerin konuşulduğunu, ne gibi vaatlerde bulunulduğunu, ancak sonradan bir şekilde basına yansıyan bilgilerden, ya da Hükümetin uygulamalarından anlayabiliyoruz.
       Aslında olup bitenlerin ne olduğunu anlayabilmek, başımıza örülmek istenen çorabı görebilmek için, Başbakan Sayın Tayyib ERDOĞAN ın, yazılı ve görsel basında defalarca yer alan beyanlarına bakmak lazım.  ABD nin Büyük Orta Doğu Projesi BOP ta Eş Başkan olduğunu kendisi söylüyor. Tabi ki, projenin sahibi ABD olunca; Eş Başkan da Patronun dediğini yapmak zorunda. Eğer Sayın Başbakan bu konu da yan çizecek olursa, ABD Hemen işini bitirir. Örneğin ekonomik kriz çıkartır, Sayın Başbakanla ilgili olarak elindeki gizli bilgileri açıklar vs gibi…
      Başbakan Sayın Recep Tayyib ERDOĞAN ile, Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah GÜL ün geçmişte, değişik yer ve zamanlarda; Mustafa Kemal ATATÜRK, Cumhuriyet, Laiklik, Demokrasi, Avrupa Birliği, Yahudiler hakkında söyledikleri; dünkü söylemlerinin bazılarından bu gün niye vazgeçtiklerini, ya da vaz geçmiş gibi göründüklerini de eklersek; bu gün içinde bulunduğumuz tehlikenin ne kadar büyük olduğu ortaya çıkmaktadır.
       Bu gün, PKK ile mücadele eden TSK mensupları, Kuvvet Komutanları, hatta eski bir Genel Kurmay Başkanı sudan bahanelerle; darbe yapacaklardı iddialarıyla içeri atılırken, PKK lılara her fırsatta destek veren, Anayasa, ve Kanunları resmen çiğneyen, Vatanın ve Milletin bölünmez bütünlüğünü hançerleyenlere, İleri Demokrasi söylemleri ile bir şey yapılmazken, Ülkemiz adına nasıl olur da kaygı duymayız; nasıl olurda Hükümetin uygulamalarına alkış tutabiliriz!?...
                                                   YİNE Mİ TAMPON BÖLGE!?...
      Irak ın işgali öncesinde de, sözde Kürtleri Saddam HÜSEYİN in zulmünden korumak için, Kuzey Irak ta bir tampon bölge kurulmasını, o zaman başbakan olan Sayın Turgut ÖZAL teklif etmişti. Bu tampon bölge sayesinde, başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere, Batılı devletler tarafından PKK ya her türlü yardım yapılarak,silahlı eğitimle de desteklenerek kuvvetlenmesi sağlandı, ve nihayetinde bu günlere gelindi
        Başta Barış ve Demokrasi Partisi BDP,ve daha önceleri kurulup, sonraları Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılan BDP benzeri Cumhuriyet karşıtı, ayrılık yanlısı partiler de, aynı devletler tarafından desteklenmiş, faaliyetleri organize edilmiştir
        Kuzey Irak ta kurulan ilk Tampon Bölge ile, şimdi Suriye de Türkiye sınırında kurulması düşünülen Tampon Bölgelerin asıl amacı; Kürtleri ya da muhalifleri Saddam ın, ya da Beşar ESAT ın katliamlarından korumak için değil, Kuzey Irak ta ki Kürt Yönetimini İskenderun Körfezine bağlamak amacı ile, karadan bir koridor açmak.
        2009 Yılında Türkiye nin Güney Doğusunda Suriye sınırındaki 500 Kilometre den fazla uzunluğa sahip mayınlı arazinin, temizlenmesi karşılığında, 49 Yıllığına İsraile vermek için kanun çıkartılması da,aslında yukarıda da vurguladığım üzere, Kuzey Irak ı İskenderun Körfezine bağlamak için karadan bir koridor açma hedefine yönelik idi
        Ama, gerek Muhalefet Partilerinin, gerekse Sivil Toplum örgütlerinin ısrarlarına rağmen,Başbakan Sayın Recep Tayyib ERDOĞAN ın ısrarı ile,AKP nin oy çokluğu ile Mecliste kanunlaştı, Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah GÜL ünde onayı ile yürürlüğe girdi. Ne varki Anayasa Mahkemesinde açılan dava sonucunda bu kanun iptal edildi, ve Türkiye böylece büyük bir tehlikenin eşiğinden  kıl payı ile döndü,
         Koridor açma konusunda Türkiye den toprak koparılamayınca, Suriye de karışıklık çıkartılıp, sözde insani yardım altında Tampon bölge oluşturup, karadan denize koridor açmak!
       Sonrasında Türkiye Cumhuriyetini de parçalamak, Türkü ve Türklüğü de ortadan kaldırmak!
       Amaç aynı, ama hamlelere devam!
       Bakalım başımızı kumdan çıkartıp, gerçekleri ne zaman göreceğiz!?...

       Saygılarımla, (Anayur Gazetesi 16 Nisan 2012 Pazartesi)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder